TİN / İNCİR SURESİ

İniş Sırası: 28 • Mushaf Sırası: 95 • Mekki Sure • 8 Ayettir

Rahmân Rahîm Allah’ın Adıyla

1. İncir ve zeytine,
2. Sîna Dağı’na
3. ve güvenli bu Mekke şehrine yemin olsun ki,[*]

İncir” ve “zeytin”, bu anlam akışı içinde, bu ağaçların çokça bulunduğu toprakları, yani Akdeniz’in doğusuna sınır olan ülkeleri, özellikle Filistin ve Suriye’yi sembolize etmektedir. Kur’an’da zikredilen Hz. İbrahim soyundan peygamberlerin çoğu bu topraklarda yaşayıp bu topraklarda tebliğde bulunduklarından, bu iki ağaç cinsi, son İbranî Peygamber Hz. İsa’da doruğa erişen Allah’tan vahiy alan bu insanlar zincirinin dile getirdiği dinî öğretilerin sembolü olarak kabul edilebilirler. Öte yandan “Sina Dağı” ise, Hz. Musa’nın peygamberliğini özellikle vurgulamaktadır, çünkü Muhammed (s)’den önce ve o’nun nübüvvetine kadar geçerli olan -ve esasları itibariyle Hz. İsa’yı da bağlamış bulunan- dinî kurallar, Sina çölündeki bir dağda Hz. Musa’ya vahyedilmişti. Son olarak, “bu güvenli topraklar” ifadesi, kesin olarak (2:126’dan açıkça anlaşılacağı gibi), Son Peygamber Muhammed (s)’in, doğduğu ve ilahî çağrıyı aldığı yer olan Mekke’yi gösterir. Böylece 1-3. ayetler, Hz. Musa, İsa ve Muhammed (s)’in şahıslarında temsil edilen tevhid dîninin üç tarihî safhasında geçerli öğretilerin -sahîh öğretilerin- gerisindeki temel ahlakî aynılığa dikkatimizi çekmektedir. Burada hatırlanıp düşünülmesi gereken spesifik gerçeğe sonraki üç ayette işaret edilmektedir. (Muhammed Esed Tefsiri)

4. İnsanı, en güzel donanımda yaratırız.[*]

Bir sonraki âyetle birlikte zımnen: İnsan yaratılıştan en iyi idi, fakat en iyi bozulunca en kötü olur. Hz. insan varlık ağacının meyvesi, hayatın ruhu, kâinatın gözbebeği, Allah’ın şaheseridir. Öğrenme ve yücelme yeteneğinin itici gücü olan akıl ve iradesiyle en iyi ve en kötü olmaya adaydır. Melekelerini doğru kullanırsa melekleri aşar, yanlış kullanırsa Allah’la ayaklaşacak kadar şaşar. (Mustafa İslamoğlu Tefsiri)

5. Sonra (yaptığı yanlışlar yüzünden) onu aşağıların en aşağısına indiririz.[*]

“Kendisine verdiğimiz özgür irade ile onu, en düşük ahlâkî seviyeye inebilecek, sorumsuzluğun ve tutarsızlığın dibine vurabilecek, hayvanların bile yapmadığı vahşilik, her türlü ahlaksızlık ve fenalıklarla hem kendi cinsine hem de diğer varlıklara karşı zihnini ve cismini kötüye kullanmak suretiyle bayağılaştığı için Biz de onu alçalttık.” (Cemal Külünkoğlu Tefsiri)

6. İman edip iyi amel yapanlar hariç. Onlar için kesintisiz bir ödül vardır.
7. Öyleyse, [ey insan,] nedir bu ahlakî değerler sistemini yalanlamana yol açan?[*]

Yukarıdaki belâgat gereği soru şu anlamı ifade etmektedir: Burada işaret edilen ahlak sistemi bütün tevhîdî dinlerin öğretilerinde vurgulanmış olduğundan (karş. yukarıdaki 1-3. ayetler ve not 1), bunun gerçekliği, önyargısız herkes için apaçık ortadadır: bu gerçeği reddetmek, insan açısından onun ahlakî seçimde bulunma özgürlüğünü reddetmeye; Allah açısından ise, sonraki ayetin işaret ettiği gibi, tanım gereği “hükmedenlerin en adili” olan Allah’ın adaletini reddetmeye kadar varan bir tavır olacaktır. (Muhammed Esed Tefsiri)

8. Allah hükmedenlerin en güzel hükmedeni değil midir?[*]

Bir önceki âyetle birlikte: Ey insan ilâhî değerler sistemi olan dini yalanlamak, esasen Allah’ın yargısını reddetmektir. Allah Rasûlü bu âyeti okuyuştan sonra, Kur’an’a canlı bir özne muamelesi yapıp onunla diyaloga girerek şöyle derdi: Belâ yâ Rab! Ve ene ‘alâ zâlike mine’ş-şâhidîn: “Elbette ey Rabbim! Ve ben buna şahidim!” (Tirmizî ve Ebu Dâvud). Senedinde yer alan meçhul raviden dolayı hadis eleştirilmiştir. Ne var ki, Allah Rasûlü ve sahabenin namaz içinde ve dışında okuduğu Kur’an’la aktif diyaloğa girdiğine dair başka örnekler de vardır. Benzeri rivayetlerle birlikte değerlendirildiğinde, hadisin senedine yönelik itiraz, Nebi’nin vahye canlı bir özne muamelesi yaptığı gerçeğini değiştirmemektedir. (Mustafa İslamoğlu Tefsiri)