TALÂK / ERKEĞİN KADINI BOŞAMASI SURESİ

İniş Sırası: 99 • Mushaf Sırası: 65 • Medeni Sure • 12 Ayettir

Persepolis, İran

Nice kent var ki Rabbinin ve elçilerinin buyruğuna baş kaldırdı, biz de onu çetin bir hesaba çektik ve ona görülmemiş biçimde azabettik. Böylece onlar, yaptıklarının vebalini tattılar ve işlerinin sonu hüsran oldu. Allah ahirette onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. O halde; ey iman etmiş olan akıl sahipleri, Allah’a karşı gelmekten sakının! Allah size bir zikir (Kur’an) indirdi. İman eden ve ıslah edici iyiliklerde bulunanları (küfrün) karanlıklarından (imanın) aydınlığına çıkarmak için, Allah’ın apaçık âyetlerini size okuyan bir elçi göndermiştir. Her kim Allah’a inanır ve ıslah edici iyilikler yaparsa, içinde ebedî kalmak üzere (Allah) onu zemininden ırmaklar akan cennetlere koyar: böylece Allah ona tarifsiz güzellikte bir rızık vermiş olur. (Talak 8-11)

Rahmân Rahîm Allah’ın Adıyla

1. Ey Nebî! Eşlerinizi boşadığınızda iddetleri[*] içinde boşayın ve iddetlerini sayın. Rabbiniz Allah’tan çekinin de açık bir fuhuş yapmamışlarsa onları evlerinden çıkarmayın. Onlar da çıkmasınlar. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlarıdır. Kim Allah’ın sınırlarını aşarsa kötülüğü kendine yapar. Bilemezsin, belki Allah bunun ardından yeni bir durum ortaya çıkarır.

İddet : 3 ay bekleme süresidir. (Süleymaniye Vakfı Tefsiri)

2. Sürelerinin sonuna geldiklerinde kadınları ya maruf[1*] ile tutun ya da maruf ile ayırın. İçinizden güvenilir iki kişiyi[2*] şahit tutun; şahitliği Allah için tam yapın. İşte bu size, sizden Allah’a ve Ahiret gününe inanan kimseye verilen öğüttür. Kim Allah’tan çekinerek kendini korursa Allah bir çıkış yolu açar.

[1*] Maruf, bilinen şey demektir. Bu bilgi, ya gelenek ve göreneklerden ya da Kitap ve Sünnetten elde edilir. Gelenekten elde edilmişse Kitap ve Sünnete aykırı olmaması gerekir. Böyle bir bilgi fıtratı yansıttığı için evrensel nitelikte olur.

[2*] Şahitler kadın veya erkek olabilirler. (Süleymaniye Vakfı Tefsiri)

3. Ve onu, hesaplamadığı yerden rızıklandırır ve kim Allah'a dayanırsa o, yeter ona; şüphe yok ki Allah, yapacağı işi yerine getirir, gerçekten de Allah, her şeye bir ölçü, bir miktar tayin etmiştir.
4. Hanımlarınızdan adetten kesilmiş olanlar hakkında şüpheye düşerseniz iddetleri üç aydır; (düzenli veya hiç) adet görmeyenler[*] de öyledir. Hamile olanların bekleme süreleri yapacakları doğumla biter. Kim Allah’a karşı yanlış yapmaktan sakınırsa Allah onun işini kolaylaştırır.

Her hangi bir sebepten dolayı adeti geciken ve boşama gününden itibaren üç ay süreyle adet görmeyenler. (Süleymaniye Vakfı Tefsiri)

5. İşte bu, Allah’ın size indirdiği emridir. Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah onun kötülüklerini örter ve onun ödülünü büyütür.
6. (İddet bekleyen kadınlarınızı), imkânlarınız nisbetinde barındığınız şartlara uygun olarak barındırın; onlar üzerinde baskı kurup hayatlarını çekilmez hale getirmeyin; eğer hamileyseler, doğum yapıncaya kadar nafakalarını üstlenin; eğer (çocuğunuzu) sizin hesabınıza emzirirlerse, onlara hak ettikleri karşılığı verin ve (çocuğun geleceğini) kendi aranızda ortak değerler çerçevesinde istişare edin; eğer (emzirme konusunda) karşılıklı zorlanırsanız, bu takdirde (baba) hesabına bir başkası emzirecektir.[*]

Ayrıntılarla örülü bu âyet muhatabın dikkatini bir hususa çeker: Boşanmış eşler ve özellikle baba, müşterek meyveleri olan bebeğe karşı sorumludur. Annenin hamilelikle yaptığı fedakârlığa, baba doğum sonrasının külfetini üstlenerek katılmalıdır. Bebeğin hayatını idame ettirmek için, “ortak akıl” (ma’ruf) etrafında herkes üstüne düşeni yapmalıdır.(Mustafa İslamoğlu Tefsiri)

7. Geniş imkânları olan, nafakayı genişliğine göre versin. Rızkı kısıtlı tutulan da artık Allah'ın kendisine verdiği kadarıyla versin.[*] Allah, hiç kimseyi, ona verdiği imkândan fazlasıyla yükümlü kılmaz. Allah, her güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır.

Bu âyet sadece boşanmada değil bütün alanlarda infak konusunda düsturdur. Yani infak ile mükellef bulunan kimse imkânına ve ihtiyacına göre infak etmelidir. “… Sana hangi şeyden ne kadar infak edeceklerini soruyorlar. De ki: “İhtiyacınızdan geri kalanı (verin)…” (Bakara 2/219) İhtiyaçta kesin bir ölçü yoktur, ancak mü’min savurganca bir hayat yaşamayacağına göre ihtiyacını da kendisi belirlemelidir. İnfak edecek kişi ticaret yapıyorsa istihdamı ve büyümeyi de dikkate alarak bir bütçe oluşturmalı ona göre infak etmelidir. İnfakta esas olan rakam değil orandır. Elimizdekinin yüzde kaçını verebiliyoruz? Bu konuda kemiyete değil keyfiyete bakmalıyız. Ne kadar verdiğimize değil ne kadarını ve hangi oranda verdiğimize dikkat etmeliyiz. Yüz kilo altının on kilosunu verenden, on kilo altının ikisini veren daha değerlidir. Bu arada infakla zekâtı birbirine karıştırmamak gerekir. İnfak, farz olan zekâtı da diğer sadakaları da ihtiva eden ve gönüllü olarak yapılan aynî ve nakdî bütün yardımları kapsayan bir ibadettir. (Cemal Külünkoğlu Tefsiri)

BÖLÜM 2
8. Nice kent var ki Rabbinin ve elçilerinin buyruğuna baş kaldırdı, biz de onu çetin bir hesaba çektik ve ona görülmemiş biçimde azabettik.
9. Böylece onlar, yaptıklarının vebalini tattılar ve işlerinin sonu hüsran oldu.
10. Allah ahirette onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. O halde; ey iman etmiş olan akıl sahipleri, Allah’a karşı gelmekten sakının! Allah size bir zikir (Kur’an) indirdi.
11. İman eden ve ıslah edici iyiliklerde bulunanları (küfrün) karanlıklarından (imanın) aydınlığına çıkarmak için, Allah’ın apaçık âyetlerini size okuyan bir elçi göndermiştir. Her kim Allah’a inanır ve ıslah edici iyilikler yaparsa, içinde ebedî kalmak üzere (Allah) onu zemininden ırmaklar akan cennetlere koyar: böylece Allah ona tarifsiz güzellikte bir rızık vermiş olur.
12. Allah O'dur ki, yedi (kat) sema ve yerden de bir o kadarını yaratmıştır. Allah'ın (yaratıcı) iradesi, bütün bu yarattıkları aracılığıyla kesintisiz tecelli eder ki Allah'ın her şeye kadir olduğunu ve her şeyi yasalarıyla kuşattığını göresiniz.

Kur’an’da “sema” genelde çoğul olarak, “arz” ise tekil olarak ifade edilir. “Yedi kat sema” ifadesi hikmetine binaen Kur’an’da yedi defa geçmektedir. (Bakara, 2/29; İsra, 17/44; Müminun, 23/86; Fussilet,141/2; Talak, 65/12; Mülk, 67/3; Nuh, 71/15). Ancak yerin de “yedi” olmasına işaret eden tek âyet budur. Burada arzın çokluğu, “bir o kadarı” ifadesinden anlaşılmaktadır. Bundan semada, yerküreye benzeyen yedi gezegen ve onlar gibi başka arzların bulunduğu da anlaşılabilir. Yine bu ifadeden yerkürenin yedi tabakadan oluştuğunu da düşünebiliriz. Ayrıca “yedi kat sema” ifadesi, Allah’ın sonsuz ilmini ve kudretini anlatmak için de kullanılmış olabilir. Zira Kur’an’ın maksadı mesaj olduğuna göre onun kâinattan bahsetmesinin de asıl gayesi bu mesaja ve mesajın geldiği kaynağa dikkat çekmek olabilir. Kur’an’da sıkça kullanılan “sema” terimi aynı zamanda “kozmik sistem” çağrışımına da sahiptir. Dolaysıyla “yedi sema” ifadesi, göğün yedi tane olduğunu ifade etse de çokluktan kinâye olarak da anlaşılabilir. Yani, gökler yedi ile sınırlı olmadığı gibi, yer de yedi ile sınırlı değildir. Bu ifade ile Allah sonsuz ilim ve kudretinin yansımalarını gözler önüne sermiş olabilir. (Cemal Külünkoğlu Tefsiri)