RAHMAN SURESİ

İniş Sırası: 97 • Mushaf Sırası: 55 • Medeni Sure • 78 Ayettir

Gül Nebulası - Kıyamet kopunca belki de ayette söylenen göğün yarılıp gül gibi olması bu nebulaya benzer bir görüntü arz edecektir.

Gök yarılıp da erimiş yağ gibi kıpkırmızı bir gül olduğu zaman... (Ey insanlar ve cinler!) Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayıyorsunuz! İşte o gün; ne insana, ne cine günahı sorulmayacak. (Ey insanlar ve cinler!) Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayıyorsunuz! Bütün günahkarlar işaretlerinden tanınacak ve alınları ile ayaklarından yakalanacaklar! (Rahman 37-41)

Rahmân Rahîm Allah’ın Adıyla

Cinleri de ateşli bir karışımdan yarattı[*].
1. O Rahman,[*]

“Rahmân da neymiş?” (25:60) itirazına zımnî bir cevap: Rahmân’ı mı merak ediyorsunuz? O zaman dinleyin: O... (Mustafa İslamoğlu Tefsiri)

2. Kur'an'ı öğretti.
3. İnsanı yarattı.[*]

Var olmak, yokluğa nisbetle büyük nimet. İnsan öncelikle var olma nimetine şükretmeli. “Yaratma” iki “öğretme” arasında gelmiş. Bu şu demek: İnsan ancak talim ve terbiye ile insan olur. Eğitim ve öğretimin temeli ise merhamet ve şefkattir. (Mustafa İslamoğlu Tefsiri)

4. Ona kendini ifade etmeyi öğretti.
5. Güneş ve ay bir hesaba göre hareket etmektedir.
6. Yıldızlar ve ağaçlar secde eder / boyun eğerler[*].

Secdenin kök anlamı eğilmedir (Müfredat). Bu sebeple Güneş, Ay, gezegenler, dünya ve yıldızlar arasında oluşan eğimler /deklinasyon ve ona bağlı olarak gölgenin uzayıp kısalması, “secde” kelimesiyle ifade edilmiştir (Nahl 16/48, Ra’d 13/15). Bazı ayetlerde sadece itaat anlamında (Hac 22/18, İnşikak 84/21), bazılarında da itaat ile birlikte fiziki eğilme anlamında kullanılır (Bakara 2/34, 58, Nisa 4/154, A’raf 7/161, Yusuf 12/4 ve 100). Nitekim namazda, ayaklar, eller ve dizler üzerindeyken alnı yere koymak da Allah’a itaat ederek eğilme anlamdaki secdedir (Nisa 4/102-103). (Süleymaniye Vakfı Tefsiri)

7. Rahman göğü yükseltti ve mizanını / dengesini kurdu.
8. Sakın dengeyi bozmayın.
9. Bütün ölçüleri hakka uygun olarak yapın. Dengeyi bozmayın.
10. Yeryüzünü tüm yaratıklar için yarattı.
11. Orada meyveler, salkım salkım hurmalar...
12. Yapraklı taneler ve güzel kokulu bitkiler var.[*]

Uzun sürelerden beri yeryüzünde yaşadığımız için, bu gezegenin şartları ile ve görüntüleri ile içli-dışlı olduğumuz için, kendimiz de bu gezegenin sakinleri arasında bulunduğumuz için, bütün bu sebeplerden ötürü, bu yeryüzünü canlıların "ayakları altına seren" güçlü elin etkisini fark edemiyoruz. Bu güçlü el yeryüzünde huzur, istikrar ve rahatlık içinde barınmamızı sağlamıştır. Ama biz ne bu konforun, ne keyfini sürdüğümüz istikrarın olağanüstü anlamının ve ne de bu gezegende bize bağışlanan sayısız nimetlerin bilincinde değiliz. Yalnız zaman zaman bazı yanardağlar lav ve kül püskürtüyor, yer yer deprem felaketleri oluyor da ayaklarımız altındaki güvenle basmaya alıştığımız toprak sarsılıyor, dalgalanıyor, altüst oluyor. İşte ancak o zaman şu yeryüzünde yüce Allah'ın bir nimeti olarak keyfini sürdüğümüz istikrarın, dengenin ne demek olduğunu anlıyoruz.

Oysa eğer insanlar bağrında barındıkları bu yeryüzü hakkında birazcık kafa yorsalar bu gerçeğin her an bilincinde olmaları işten bile değildir. Bu yeryüzü yüce Allah'ın şu engin uzayında yüzen yoğunlaşmış bir toz bulutundan başka bir şey değildir. Evet bu uçsuz-bucaksız boşlukta yüzen yoğunlaşmış bir toz bulutu. Bu toz bulutu bu engin boşlukta bir yandan kendi ekseni çevresinde saatte yaklaşık bin millik bir hızla, öbür yandan da güneş etrafında saatte yaklaşık altmış bin mil hızla dönüyor. Bunların yanı sıra bu gezegen, uydularından birini oluşturduğu güneş sistemi ile birlikte bir bütün olarak saatte yirmi bin mile varan bir hızla uzaydaki Lyr burcunda bulunan Vega yıldız kümesine doğru yol alıyor.

Evet, eğer insanlar sözünü ettiğimiz hızla uzayın enginliklerini yutan ve yüce Allah'ın gücünden başka hiçbir tutamağa bağlı olmayan bu yüzer toz bulutuna binmiş yolcular olduklarını düşünseler sürekli biçimde kalpleri ve bakışları yüce Allah'a dönük bulunur, ruhları ve eklemleri titrer, yeryüzünü canlıların ayakları altına seren, bu gezegeni onlar için istikrarlı bir barınak halinde tutan ezici iradeli tek Allah'a sığınmadan edemezlerdi.

Evet, yüce Allah üzerindeki varlıklarla birlikte hem kendi ekseni çevresinde hem güneş etrafında dönen, bunların yanı sıra güneş sisteminin diğer gezegenleri ile birlikte sözünü ettiğimiz korkunç hızla yüzen bu gezegeni canlıların yaşamasına elverişli bir barınak yaptı ve burada onların ızıklarını, besin kaynaklarını da hazırladı. Okuduğumuz ayet bu besin kaynakları içinden genel olarak meyvaları ve özellikle "salkımlı hurmaları" anıyor. Ayetin orjinalinde yer alan "ekmam" sözcüğünün tekili olan "kem" sözcüğü "içinde hurma meyvasının oluştuğu salkım torbası" anlamına gelir-. Böylece hurma meyvesinin güzelliği yanında onun görünüşündeki estetiğe işaret ediliyor. Yine bu yeryüzü besinlerinden yapraklı ve çenekli taneler anılıyor ki, bu yapraklar ve çenekler kuruyunca hayvanlara yem oluyorlar. Yine bu yeryüzü besinlerinden "hoş kokulu bitkiler" anılıyor. Bu bitkilerin türleri çoktur. Kimi insanların yiyeceği olurken, kimi de hayvanlara yem olur, kimi de saçtıkları güzel kokularla insanlar için zevk ve haz kaynağı olurlar.

Buraya kadar yüce Allah'ın çeşitli nimetleri sayılıp döküldü. Bu nimetler Kur'an'ın öğretilmesi, insanın yaratılması, onun konuşma ve meramını anlatma yeteneği ile donatılması, güneşin ve ayın hesaplı bir dengeye bağlanmaları, göğün yüksek yaratılıp tartı ilkesinin yerleştirilmesi, yeryüzünün içindeki meyvalarla, hurmalarla, ekinlerle ve kokulu bitkilerle birlikte canlıların ayakları altına serilmesi idi. Sözün bu noktasında yüce Allah evren ve evrenliler karşısında cinlere ve insanlara şöyle sesleniyor (Seyyid Kutub Tefsiri)

13. (Ey insanlar ve cinler!) O halde Rabbinizin hangi nimetleri karşısında yalana sarılıyorsunuz[*]?

Ayetin Arapçasında ikil (tesniye) formda hitap edilmiş olan iki gizli öznenin insanlar ve cinler olduğu, 14 ve 15. ayetlerden anlaşılmaktadır. (Süleymaniye Vakfı Tefsiri)

14. O, insanı çömlek gibi pişmiş çamurdan yarattı,
15. Cinleri de ateşli bir karışımdan yarattı.
16. (Ey insanlar ve cinler!) Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayıyorsunuz!
17. O, iki doğunun ve iki batının Rabbidir.[*]

“İki doğu ve iki batı” dan maksat, yerkürenin her 180 derecelik açısı itibariyledir. Yaz ve kış mevsimlerine göre doğma ve batmanın yerleri değiştiği için “iki doğu” ve” iki batı” tabirleri kullanılmış olabilir. Allah, koyduğu şaşmaz kanunlar sayesinde gündoğumu ve günbatımı noktalarına hükmederek karanlığı aydınlığa ve aydınlığı karanlığa nasıl dönüştürüyorsa aynen öyle gönderdiği Kur’an sayesinde de kötülük ve cehaletten kaynaklanan bütün karanlıkları aydınlığa tahvil ediyor. (Cemal Külünkoğlu Tefsiri)

18. (Ey insanlar ve cinler!) Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayıyorsunuz!
19. İki büyük su kütlesini[*] birbirine kavuşacak şekilde salıverir.
Arapçada büyük su kütlelerine; denize, akarsulara, tuzlu veya tuzsuz göllere “bahr (بحر)” denir (Lisan’ul-arab). Nitekim tatlı ve tuzlu su ayrımı olmaksızın Kur’an’da her ikisine de “bahr” denmiştir. Bahr kelimesi Türkçeye deniz diye çevrilir. Deniz deyince kimsenin aklına tatlı su kütlesi gelmeyeceği için kelimenin “büyük su kütlesi” şeklinde meallendirilmesi daha uygundur (Furkan 25/53). (Süleymaniye Vakfı Tefsiri)

20. Aralarında bir engel vardır; birbirine karışmazlar.
21. (Ey insanlar ve cinler!) Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayıyorsunuz!
22. İkisinden de inci ve mercan çıkar.
23. (Ey insanlar ve cinler!) Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayıyorsunuz!
24. Ve onundur denizde akıp giden dağlar gibi gemiler.
25. (Ey insanlar ve cinler!) Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayıyorsunuz!
BÖLÜM 2
26. Yer üzerinde bulunan herkes yok olacaktır.[*]

Yaratılmışlar hiyerarşisinde en üst sırayı şuurlu varlıklar (men) işgal eder. Eğer mahlukatın zirvesi olan varlıklar bile fani ise, şuursuz varlıkların fani olduğu kendiliğinden anlaşılır. (Mustafa İslamoğlu Tefsiri)

27. Kalıcı olan yalnız celal[1*] ve ikram[2*] sahibi Rabb'inin kendisidir.

[1*] İhtişam sahibi, muhteşem, ulu, yüce.

[2*] Şerefli, çok cömert. (Erhan Aktaş Tefsiri)

28. (Ey insanlar ve cinler!) Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayıyorsunuz!
29. Göklerde ve yerde kim varsa O'ndan ister.[1*] O, her an yeni bir iş ve oluştadır.[2*]

[1*] “Ey insanlık ailesi! Allah’a muhtaç olan sizlersiniz; Allah’a gelince: O kendi kendine yeten sonsuz zenginlik sahibidir” (35:15).

[2*] Şe’n, sıra dışı tavır ve eylemleri ifade eder. Bu bağlamdaki en doğru karşılığı; “Mahlukata dair büyük ve sıra dışı muhteşem müdâhale”dir. Eskimez tabirle, “O, her anda bir şandadır”. Bu cümle, Allah’ın müdahil olmadığı bir alan tasavvuruna dayalı her tür seküler yaklaşımı dışlar. Daha kendi bedeninin işleyişine müdahil olamayan, dolaşım, sinir, sindirim, boşaltım, lenf sistemi gibi bir dolu unsurun kendi müdâhalesi dışında işlediği insan, Allah’ın yarattığı varlıklara ve zamana müdâhalesine kafa tutuyorsa, burada ciddi bir kendini bilmezlik ve algı problemi var demektir. (Mustafa İslamoğlu Tefsiri)

30. (Ey insanlar ve cinler!) Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayıyorsunuz!
31. Ey ağır yük yüklenen iki varlık (insanlar ve cinler[*])! Yakında size vakit ayıracağız / hesap soracağız.

Ağır yük, insanların ve cinlerin yüklendiği imtihan yüküdür (Bakara 2/38-39, Taha 20/123-124, Ahzab 33/72, Zariyat 51/56).

32. (Ey insanlar ve cinler!) Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayıyorsunuz!
33. Ey cin ve insan topluluğu! Göklerin ve yerin çaplarından[*] geçip gidebilirseniz geçin gidin. Ama elinizde bir güç olmadan geçip gidemezsiniz.

Kutr (قطر), yan, kenar, taraf anlamlarına geldiği gibi, dairenin bir kenarından diğer kenarına, merkezinden geçecek şekilde ulaşan doğru (Seyyid Şerif Cürcânî, Ta’rifat) anlamına da gelir. Türkçede bu doğruya çap denir. Dünya yuvarlak olduğu için onun kutru da çapı olur. Kur’an’a göre gökler de dünyanın dengi olarak yaratıldığından (Talak 65/12), dünyaya benzer şekildedir. Buna göre ayette anlatılan, yedi kat göğün çaplarından ya da göğün dengi olan yerkürenin yedi katının çaplarından geçerek onu bir uçtan bir uca kat etmek olmalıdır. Bu ayet, gerekli şartlar sağlanırsa, böyle bir gücün elde edilebileceğini gösterir (Mü’minun 23/17, Sad 38/10, Zariyat 51/7, Mearic 70/3-4, Nuh 71/15). (Süleymaniye Vakfı Tefsiri)

34. (Ey insanlar ve cinler!) Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayıyorsunuz!
35. (O güç olmadan gidemezsiniz çünkü oralarda) üzerinize ateşin dumansız alevi ve alevsiz dumanı gönderilir[*]. O durumda birbirinize yardım edemezsiniz.
36. (Ey insanlar ve cinler!) Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayıyorsunuz!
37. Gök yarılıp da erimiş yağ gibi kıpkırmızı bir gül olduğu zaman...
38. (Ey insanlar ve cinler!) Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayıyorsunuz!
39. İşte o gün; ne insana, ne cine günahı sorulmayacak.
40. (Ey insanlar ve cinler!) Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayıyorsunuz!
41. Bütün günahkarlar işaretlerinden tanınacak ve alınları ile ayaklarından yakalanacaklar![*]

Bu, onların aşağılanmalarına ve düşecekleri utanç verici durumlara işarettir. Eski Araplar, birinin başka bir kimseye bağımlı oluşunu vurgulamak için “Onun perçemi/saçı, şunun-şunun elindedir” derlerdi. (Muhammed Esed Tefsiri)

42. (Ey insanlar ve cinler!) Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayıyorsunuz!
43. İşte bu, suçluların yalanladıkları cehennemdir.
44. Onlar onunla (cehennemle) kaynar su arasında gidip geleceklerdir.
45. (Ey insanlar ve cinler!) Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayıyorsunuz!
BÖLÜM 3
46. Rabbinin huzuruna (günahla) çıkmaktan korkan kişi için iki cennet vardır.
47. (Ey insanlar ve cinler!) Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayıyorsunuz!
48. Her iki cennet de çeşit çeşit ağaçlarla doludur.
49. (Ey insanlar ve cinler!) Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayıyorsunuz!
50. İkisinde de akıp giden iki pınar vardır.
51. (Ey insanlar ve cinler!) Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayıyorsunuz!
52. İkisinde de her meyveden çift çift...
53. (Ey insanlar ve cinler!) Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayıyorsunuz!
54. Astarları atlastan döşeklere yaslanırlar. İki cennetin meyveleri elle alınacak kadar yakındır.
55. (Ey insanlar ve cinler!) Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayıyorsunuz!
56. Oralarda gözlerini (hizmet ettikleri kişilere) odaklayan huriler vardır. Onlardan önce herhangi bir insan veya cinin onlarla teması olmamıştır[*].

“Temas” diye meal verilen kelimenin kökü olan “tams (طَّمْثُ)”, “bir şeye dokunma” anlamındadır (Mekâyîs). Kur’an’da bu ayetle birlikte Rahman 55/74. ayette yalnızca hurilerle ilgili olarak geçer. Huriler cennette yaratılacak olup (Vakıa 56/35-38) oraya giren kadın-erkek her mümine hizmetçi olarak verilecek olan varlıklardır (Saffat 37/48-49, Sad 38/52, Duhan 44/54, Tur 52/20, Vakıa 56/22-23, Nebe 78/33). Bu ayete göre cennetlikler, hurileri ilk defa cennette göreceklerdir. (Süleymaniye Vakfı Tefsiri)

57. (Ey insanlar ve cinler!) Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayıyorsunuz!
58. Onlar sanki yakut ve mercandır.
59. (Ey insanlar ve cinler!) Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayıyorsunuz!
60. İyiliğin karşılığı, yalnız iyiliktir.
61. (Ey insanlar ve cinler!) Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayıyorsunuz!
62. O iki Cennetin alt tarafında iki Cennet daha vardır.
63. (Ey insanlar ve cinler!) Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayıyorsunuz!
64. İkisi de yemyeşildir.
65. (Ey insanlar ve cinler!) Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayıyorsunuz!
66. Bunlarda da kaynayan iki pınar var.
67. (Ey insanlar ve cinler!) Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayıyorsunuz!
68. Her ikisinde de meyveler ve hurma ve nar var.
69. (Ey insanlar ve cinler!) Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayıyorsunuz!
70. O cennetlerde güzel huylu güzeller var.
71. (Ey insanlar ve cinler!) Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayıyorsunuz!
72. Onlar, (cennetliklere) tahsis edilmiş olan ve çadırlarda kalan hurilerdir.
73. (Ey insanlar ve cinler!) Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayıyorsunuz!
74. Onlarla, cennetliklerden önce herhangi bir insan veya cinin teması olmamıştır[*].

Huriler, daha önce herhangi bir insan veya cin ile karşılaşmamış dişi varlıklardır. Bkz. Rahman 55/56. Ayetin dipnotu. (Süleymaniye Vakfı Tefsiri)

75. (Ey insanlar ve cinler!) Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayıyorsunuz!
76. Cennetlikler yeşil atlastan yapılmış yastıklara ve güzel yaygılara yaslanırlar.
77. (Ey insanlar ve cinler!) Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayıyorsunuz!
78. Celal[1*] ve ikram[2*] sahibi olan Rabb'inin ismi ne yücedir.

[1*] İhtişam sahibi, muhteşem, ulu, yüce.

[2*] Şerefli, çok cömert. (Erhan Aktaş Tefsiri)